Zamanla Bizden Olanlar

Türk futbolunun uzun yıllardır tartıştığı gündem maddelerinin ilk sırasında yabancı futbolcu sınırı geliyor. Futbolcu yetiştirme, yayın geliri ve kulüplerin borçları gibi konular da ajandanın ilk sayfalarındaki yerini her daim muhafaza ederken yerli/yabancı teknik direktör tartışması da özellikle milli takıma hoca seçerken futbolun tüm paydaşlarını içine çeken bir girdap halini alıyor. Fatih Terim’in 2009 ve 2017’de A Milli Takıma veda etmesinin ardından yaşanan yoğun tartışmalar ile Guus Hiddink ve Mircea Lucescu seçimlerinin ulusal basına yansıması zihinlerdeki tazeliğini hala koruyor.

Spor Toto Süper Lig’in ‘4 Büyüğü’ olarak adlandırılan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor sezon öncesinde ve sezon içerisinde teknik direktör değişim sürecine girdiğinde tartışılan ilk konu da teknik direktörün milliyeti oluyor. ‘Ligimizi ve kültürümüzü tanıyan’ teknik direktöre duyulan özlemin doruğa çıktığı bu dönemlerin sonucu olacak ki kulüp yönetimleri tercihini büyük oranda yerli teknik direktörlerden yana kullanıyor. Buradan hareketle, söz konusu dört takımın da sezona yabancı teknik direktörle başladığı son sezonun Eric Gerets, Arthur Zico, Jean Tigana ve Sebastian Lazaroni’nin kulübede yer aldığı 2006-2007 olduğunun altını çizmek gerekiyor!..

Başta spor kulüpleri ve kurumsal şirketler olmak üzere tüm organizasyonlarda  organizasyonu yöneten kişileri doğduğu ya da yetiştiği ülkeye göre değil; sağladığı fayda, kattığı verimlilik ve yakaladığı süreklilik ile ‘başarılı’ ve ‘başarısız’ olarak kategorize etmeyi tercih etmiyoruz. Kriterimiz belli: ‘Ligimizi ve kültürümüzü tanıyan’ teknik direktörler; yerli ya da zamanla bizden olanlar…

Zamanla bizden olanları düşündüğümüzde zihinlerde beliren Gordon Milne, Christoph Daum ve Mircea Lucescu’nun tek ortak noktası Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’da kazanılan şampiyonluklar değil; ‘ligimizi ve kültürümüzü bilmeleri’ ve farklı dönemlerde sürekli gündeme gelmeleri!.. Trabzonspor’un Milne, Bursaspor’un Daum, TFF’nin Lucescu seçimlerini söz konusu teknik direktörlerin özgeçmişlerindeki başarılar ve güçlü referanslarla açıklayabilir miyiz? Başka bir ülkede olsa – belki – evet! Gigi Multescu’nun 1993-2003 arasındaki Samsunspor, Kayserispor, Adanaspor, Ankaragücü, Gaziantepspor ve tekrar Samsunspor macerası ile Safet Susic’in geçtiğimiz 23 yıla yayılan ve İstanbulspor, Konyaspor, Ankaragücü, Rizespor, Ankaraspor, Alanyaspor ve Akhisarspor gibi takımları içeren kariyeri göz önüne alındığında kulüp yönetimleri için yukarıdaki anahtar kelimelerin önemi ortaya çıkıyor. Ya yerli olsun ya da ligimizi ve kültürümüzü tanıyan zamanla bizden biri olsun!

Süper Lig’deki yabancı teknik direktör tercihlerine nicelik açısından bakıldığında ise Türkiye’nin ekonomi ve dış politika çizgisinin yanı sıra makroekonomik göstergeleriyle korelasyonun belirtileri görülüyor. 1980 öncesi ithal ikameci ekonomi politikasının ilk aşamasında dayanıksız tüketim mallarının yerli ikamesini üretmeyi başaran, ikinci aşamada ise ara ve yatırım malları üretimindeki sanayileşme hamlesini gerçekleştiremeyen Türkiye ekonomisinin, 1974 sonrası dış kaynaklı krizlere (Kıbrıs Ambargosu, Birinci ve İkinci Petrol krizi) cevap veremeyecek kırılganlıkta olmasının da etkisiyle olsa gerek; 1959’dan bu yana yabancı teknik direktör olmadan başlanan iki sezon tam da bu döneme denk geliyor. (1978-1979 ve 1979-1980) 1980’deki 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesinin ardından ihracat yönlü bir ekonomi politikası izleyen Türkiye’de sermaye hareketleri, döviz işlemleri ve dış ticareti piyasalarının serbestleştirildiği dönemin hemen ardından sezon başlangıcı yapan yabancı teknik direktör sayısında zirvenin yaşanmasını da tesadüfi olarak değerlendirmek pek mümkün görünmüyor. 1990’lı yıllar boyunca en düşük seviyede yabancı teknik direktör başlangıcı yapılan sezonun; 1990’larda giderek artan kamu açıklarının finansmanı sonrası alınan 5 Nisan kararları ile TL’nin değerinde yaşanan kayda değer bir devalüasyonun hemen ardından yaşaması da makroekonomik göstergeler-yabancı teknik direktör korelasyonu iddiasını güçlendiriyor. 1990’ların ikinci yarısında yine dengeye gelen yabancı teknik direktör sayısının Kasım 2000 ve Şubat 2001 ekonomik krizleri sonrası gerilemesi de söz konusu tezi kuvvetlendiriyor. 2015’ten bu yana makroekonomik göstergelerde ivmeyi kaybeden ve 2018’de ciddi bir devalüasyon yaşayan Türkiye’nin futbolundaki yabancı teknik direktör sayısının yeniden asgari düzeye indiği de göz önüne alındığında kriz ya da belirsizlik dönemlerinde yerli teknik direktörlerin daha yüksek tercih edildiği tezi pekişiyor.

One comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *